E-spor Ekosistemi
E-spor kavramı sizin için bir şey ifade etmiyorsa, birkaç yıl önce yaşanan sanal kuantum sıçramasını kaçırdınız demektir. Açığı kapamak için ihtiyaç duyacağınız tüm ipuçları, ilerleyen satırlarda.
Watergarden İstanbul’da sıradan bir gün. Fakat o da ne? Birdenbire, başında kanatlardan bir taç, sırtında kılıçlardan bir çark ile tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş bir peri kızı tuvaletten çıkıveriyor. Az sonra ona, Malkoçoğluvari yerçekimli bıyıkları ve her iki elinde devasa uzaylı baltalarıyla maskülen bir karakter daha katılıyor. Beraber yürüyen merdivene binip AVM’nin terasındaki, Espor Sahnesi’ne yollanıyorlar. Orada onları, daha başka çılgın karakterlerden oluşan küçük bir “Cosplay” topluluğu ile League of Legends’ın derby tadındaki Türkiye Büyük Finali için toplanmış genç bir kalabalık bekliyor. Bilim kurgu, çizgi roman, manga ve anime kahramanları kadar, son yıllarda video game karakterlerinden de sıkça ilham alan Japon icadı kostüm sanatı Cosplay, aslına bakarsanız işin en eğlenceli tarafı.
LEAGUE OF LEGENDS’IN FANTASTİK DÜNYASI
League of Legends’ın, veya hayranlarının deyimiyle LoL’ün, geliştiricisi Riot Games’in çiçeği burnunda Espor Sahnesi’nde heyecan dorukta! Türkiye Büyük Finali’ni oynayacak Bahçeşehir SuperMassive ile Royal Youth takımlarının modern gladyatörler havasında sahneye girişinin ve bir uzay gemisinin köprü üstündeymişçesine havalı koltuklarına yerleşmelerinin ardından, oyuncuların şampiyon (yani oyunda avatarları olacak karakter) seçimleri tamamlanıyor ve e-spor yorumcuları salondaki harareti artırmaya başlıyor:
“Taliyah, ilk eşya Güç Patlaması’nın etrafında çok iyi oynayabilen bir şampiyon ve Corki’nin o süre içerisinde pek esamesi okunmuyor. Onun haricinde Graves, koridor aşamasında baskı yerse birazcık zorlanabilecek bir şampiyon, ama Jarvan ve Gnar ikilisi onu ne kadar rahatsız edecek, Kule Altı dalabilecekler mi? Ki bunu yapma potansiyelleri var! Birazcık daha Üst Nehir’de oyunun aktığını görebiliriz. Aşağı Koridor, Supermassive için biraz kırılgan bir koridor ve rakip takımda hakikaten hem Natulius’dan gelen, hem de Xayah’tan gelen iyi bir hasar potansiyeli var, ki Tutuştur da var o tarafta. O yüzden ben patlayıcı bir oyun bekliyorum. İki tane Sihirdar Büyüsü, takımın odağının ne olacağını bize anlatıyor: agresif olacaklar!”
“Çince mi bu, neden hiçbir şey anlamıyorum?” diye üzülmeyin. Alternatif bir dünya yaratabilmek için, önce alternatif bir dil yaratmalısınız. LoL tam da bunu yapıyor. Hem de hakkını vererek! 2006’da Brandon Beck ve Marc Merrill adlı iki kafadar tarafından Los Angeles’da kurulan ve 2009’da LoL’ü piyasaya süren Riot Games, on yıl gibi kısa bir süre içinde düzensiz turnuvalar düzenlediği günlerden, Pekin’deki olimpik Bird’s Nest (Kuş Yuvası) stadyumunu hınca hınç dolduracak noktaya geldi ve resmi açıklamaya göre ayda 100 milyonu bulan oyuncu sayısıyla e-spor’un tüm dünyada gerçekleştirdiği patlamanın da öncüsü oldu.
EMEKLİ BİR E-SPORCUNUN GÖZÜNDEN
Belki ergenlik yıllarınızda Dota, StarCraft, Counter-Strike ve World of Warcraft gibi video game’leri oynamışlığınız vardır. Ben ise sanal gerçeklik serüveni Second Life ile başlayıp biten orta yaşlı bir editör olarak, oyun dünyasının yabancısıyım. Ama bu dünyanın gizli bir çekiciliği olduğu da kesin! O nedenle, oyuncusundan yorumcusuna, izleyicisinden yatırımcısına, terminolojisinden fantastik kurgularına kadar gerçekten apayrı bir dünya olan “e-spor ekosistemi” ile tanışmaya karar veriyorum. Olan biteni anlamam lazım, hem de hızlıca!
Ekosisteme giriş rehberim olarak Ömer “Cognac” Ünsal’ı seçiyorum. Ömer bunun için doğru kişi, çünkü 6 yıllık profesyonel oyunculuk geçmişinin ardından Twitch’de derinlemesine oyun analizleri yapmakla kalmamış; bir yandan da arkadaşlarıyla kurduğu firmasında, LoL takipçilerinin hayatını epey kolaylaştıracak bir aplikasyon üzerinde çalışıyor.
“Oyun hep aynı değil. Sürekli değişiyor,” diyor Ömer “Cognac” Ünsal. “Futbol topunun ağırlığının, renginin değiştiğini hayal edin. Bir hafta kale çok küçük oluyor, öbür hafta çok büyük oluyor.”
Anadolu yakasında bir AVM’nin rezidans kulelerinin en tepesinde, şehrin insanı buhrana sevkeden beton cangılına ve Adalar üzerinden batan güneşe karşı Ömer ile sohbet ediyoruz. Fakat bu kadar tepeden bakınca şehrin beton dokusu bile ilginç bir halı deseni gibi görünüyor. Ömer, kompakt yaşam şeklini sevdiğini söylüyor: “Evden genelde pek çıkmam, belki o yüzden. 3-5 kişilik arkadaş grubum bana yetiyor. Brandium’da yaşıyorum, hemen altımda AVM var. Site tarzı, her şeyin bir arada bulunduğu yerlerden haz ediyorum. İstanbul da biraz ona yönleniyor gibi zaten.” Kuşağımın, İstanbul’un kadim geçmişiyle arasındaki son halkalardan biri olduğunu kabullenmem gerek sanırım.
Ömer, benim gibi bilmeyene bile LoL’ü anlatmaktan sıkılmıyor. Büyük bir ulusal banka, 1000 kadar üst düzey yöneticisine e-spor konulu bir seminer vermesini istediğinde, 100 kişilik salonda aynı şeyleri 10 kez anlatması gerektiğinde bile sıkılmamış. İnsanların genelde neleri merak ettiğini soruyorum. “Bazısı sektöre yatırım yapmak için detayları öğrenmek istiyor, bazısı da çocuğu için endişeleniyor,” diyor. En çok sorulan sorular: Çocuğum LoL oynamak istiyor, notları düşerse ne olacak? Okulla beraber nasıl yürüyecek? Gelecekte onu neler bekliyor?
E-SPOR OYUNCULARINA ÇÖZÜMLER
Ömer, 2018’e kadar 6 yıl profesyonel olarak LoL oynadıktan sonra 24 yaşında, oyun camiasının tabiriyle “emekli” olmuş. Daha sonra, Twitch’te oyuncu gözüyle LoL maç analizleri yapmış bir süre. Amazon tarafından 2014’te satın alınan bu dev canlı yayın platformunun, rekabete dayalı video oyunlarının bu denli yaygınlaşmasının taşlarını döşediği kesin. Şimdilerde Twitch’teki analizlerini Digitale çatısı altında sürdürürken, bir yandan da iki arkadaşıyla beraber kurduğu Hard Room Agency şirketi bünyesinde oyuncu menajerliği yapıyor ve LoL için oyuncu bazlı çözümler tasarlıyor.
Yeni bir aplikasyonlarını şu anda Avrupa’nın büyük takımlarına denetme aşamasında olduklarını ve güzel feedback’ler aldıklarını öğreniyorum. LoL antrenmanlarını otomasyona çeviren bu uygulama, takımlara günde 3 saat kazandırıyormuş. Normalde takımlar LoL için kapalı antrenman almak istediklerinde, koçların Skype veya Discord sunucuları üzerinden mesajlaşıp yanıt beklemesi gerekiyor. Bu yeni uygulama ise ajandalı bir sistem üzerinden oyuncuların ve takımların birbirini bulmasını sağlıyor.
“Siz 15 saat çalışıyorsanız, bir kişi elbet 16 saat çalışıyor. Rekabete ortak olabilmek için daha uzun saatler çalışmanız gerek. Kimse günde 20 saat futbol oynayamaz, ama e-sporda her gün 25-26 oyun oynayanlar, hatta 3-4 gün uyumadan devam edebilenler var.”
Anlaşılan, profesyonel e-sporcu olmak 7/24 bir iş. Ömer, sanal ortamda çok fazla oyuncu olduğunu söylüyor: “Siz 15 saat çalışıyorsanız, bir kişi elbet 16 saat çalışıyor. Rekabete ortak olabilmek için daha uzun saatler çalışmanız gerek. Kimse günde 20 saat futbol oynayamaz, ama e-sporda her gün 25-26 oyun oynayanlar, hatta 3-4 gün uyumadan devam edebilenler var.”
Bunun bir nedeni de oyunun parametrelerinin sürekli değişmesi. İki haftada bir Riot Games, deyim yerindeyse oyunun “karma”sını ve şampiyonların güçlü-güçsüz yönlerini değiştiriyor. Bu da e-sporcuların, başarılı olabilmek için sürekli çalışmasını gerektiriyor. “Oyun hep aynı değil. Sürekli değişiyor,” diyor Ömer. “Futbol topunun ağırlığının, renginin değiştiğini hayal edin. Bir hafta kale çok küçük oluyor, öbür hafta çok büyük oluyor.”
Rekabet, e-spor takımlarını da zamanla daha sıkı bir düzen içinde çalışmaya itmiş. Eskiden antrenmanlar internet kafelerdeki boot camp’lerde yapılırken, Riot Games 2015’ten bu yana ligdeki tüm takımların oyuncularının bir arada yaşadığı “gaming house”ları (oyun evlerini) zorunlu hale getirmiş. Peki nasıl bir hayat var bu antrenman evlerinde?
OYUN EVİNDE YAŞAM
Birkaç telefon görüşmesinden sonra, Vodafone FreeZone Şampiyonluk Ligi 2019 şampiyonu Royal Youth’un gaming house’una davet ediliyorum. Dünya dijitalleşirken vakit kaybetmeden işin bir tarafından tutmaya karar veren üç ortaokul arkadaşının 2016’da kurduğu takım, şu anda Türkiye’nin 10 e-spor takımından biri. Onlar da diğerleri gibi enerjilerinin ve yatırımlarının %70-80’ini LoL’e yapmışlar.
Anadolu yakasında bir sitede, normal bir apartman dairesindeyiz. Daha çok, altlı üstlü bir öğrenci evini andırıyor. Öğlen 12:00 gibi vardığımızda, oyuncular güne yeni başlamış, kahvaltılarını ediyorlar. Az sonra sohbete koyuluyoruz. Ortalama profesyonel oyunculuk geçmişleri 3,5 yıl olan ekipte iki de Koreli oyuncu var: Pilot ve Cheyol. Aslında bu sadece Royal Youth’a özel bir durum değil; dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hemen her e-spor takımında Koreli bir veya iki oyuncuya rastlamak alışılmış bir durum. Bunun nedeni, Kore’nin geçen seneye kadar LoL Dünya Şampiyonası’nda süren üstünlüğü ve Koreliler için video game’in neredeyse bir çeşit milli hobi olması.
“Okul bitince önce bir iş bulmanız, daha sonra da iyi para kazanmak için o işte ilerlemeniz gerek. Sonunda 40 yaşınıza gelirsiniz ve 20 yılınızı sadece belli bir noktaya gelmek için harcadığınızı fark edersiniz. Bir bakarsınız hayatınız bitmiş. O yüzden insan sevdiği şeyi yapmalı.”
Royal Youth oyuncularının hepsi “solo queu” (yani bireysel) LoL oynarken oyun içindeki basamakları yukarı doğru tırmanarak keşfedilmişler. Öncelikle neden tüm oyunlar içinde LoL’ün en popüleri olduğunu soruyorum. Takım koçu İlias “Enatron” Theodorou, durumu şöyle açıklıyor: “İlk takım bazlı oyunlar Counterstrike ve Dota idi. Sonra LoL doğdu ve Riot Games çok büyük yatırımlar yaptı. Diğer oyunlar sadece yılın belli dönemlerinde turnuva düzenlerken, LoL bir lig sistemi geliştirerek tüm yıla yayılan bir şampiyona takvimi sundu. Futboldaki gibi, kendi liginizi kazanınca dünya çapındaki şampiyonlar ligine çıkıyorsunuz. Diğer e-sporlarda bu yok.”
Closer, oyuncuya daha fazla para kazanma şansı veren başka oyunlar da oynamayı denediğini, fakat LoL kadar zevk alamadığını söylüyor. Tolerant ise LoL’ün adeta bağımlılık yapan bir tarafı olduğunun altını çiziyor: “Bir ay oynadıktan sonra LoL bağımlısı olacağınıza eminim, çünkü sürekli oyun içinde gelişmek ve daha iyi olmak istiyorsunuz!”
İNSAN SEVDİĞİ ŞEYİ YAPMALI!
Gaming house’daki yaşam tam da bunun üzerine kurulu: Oyuncular hafta içi her gün 13:00 gibi kahvaltı masasından kalktıktan sonra, ısınmak için önce bir fasıl “solo queu” oynuyor. Ardından “scrim” adı verilen, başka profesyonel takımlarla yapılan 5-6 saatlik dostane antrenman maçları başlıyor. Sonra akşam yemeği ve solo queu’da iki oyun daha. Ve geceyarısı gün bitti! Haftasonları, Espor Sahnesi’nde seyirci önünde resmi lig maçları yapılıyor. Pazartesileri ise boş gün.
Peki seyirci karşısında oynamak nasıl bir şey? Bu sporda da holiganlık var mı, merak ediyorum. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi spor kulüplerinin (evet, onların da e-spor takımları var) maçlarında geleneksel taraftar ruhu sürüyor ve zaman zaman futboldaki gibi ortam kızışabiliyormuş. Onun dışında, yeni neslin daha barışçıl olduğunu söylüyorlar.
Son olarak, onları nasıl bir kariyer planlaması bekliyor? Armut, okulu 3 yıllığına dondurduğunu, “emekli” olunca üniversiteye geri döneceğini söylüyor. Closer, 26’sından sonra da e-spor camiasında kalmaya kararlı. Koç veya menajer olabileceğini ve 40 yaşına kadar sektörde devam edebileceğini düşünüyor. Öte yandan Pilot, bambaşka bir sektöre sıçrama niyetinde. Aşçılık bile olabilir pekala. Tolerant’ın ise okula dönmeye niyeti yok. Bir tek amaç uğruna bu kadar zaman harcamanın anlamsız olduğunu düşünüyor: “Okul bitince önce bir iş bulmanız, daha sonra da iyi para kazanmak için o işte ilerlemeniz gerek. Sonunda 40 yaşınıza gelirsiniz ve 20 yılınızı sadece belli bir noktaya gelmek için harcadığınızı fark edersiniz. Bir bakarsınız hayatınız bitmiş. O yüzden bence insan sevdiği şeyi yapmalı.”
RIOT GAMES’DEN YENİ SÜRPRİZLER
Ben gaming house’dan ayrılırken, Royal Youth da 10 Kasım’da Paris’te sonlanacak 2019 Dünya Şampiyonası Finalleri için Berlin’e yollanıyor. Bu yılki dünya kupası epey heyecanlı; bir kere kupanın kendisi, lüks moda devi Louis Vuitton tarafından tasarlanmış. Ayrıca oyun içinde satın alınabilir sanal kıyafetler de geliştiren markayla Riot Games’in işbirliği 2020’de Çin’de yapılacak dünya kupası finallerinde de devam edecek. Geçen yıl, Invictus Gaming adlı Çinli takım, Avrupa’nın kült takımı Fnatic’i yenerek kupayı Koreliler’den almayı başarmıştı. Bu yıl ise finalde neler olacağı merak konusu.
Riot Games 10. yılını kutlarken, oyun sektörü 150 milyar doları aşan hacmiyle dünyanın en iştah açıcı pastalarından biri haline gelmiş durumda. Çok ciddi yatırımlar ve kazanımlar söz konusu, öyle ki NBA kulüplerinin bile LoL liginde takım satın aldığını öğrenince şaşırmıyorum. Riot Games’in Türkiye İletişim Direktörü Erdinç İyikul, sadece Türkiye’de oyun sektörü gelirlerinin 2018’de 850 milyon doları aştığını söylüyor. Ülkemizde, mobil oyunlar dahil 31 milyondan fazla oyuncu olduğunu da ekliyor.
Çinli internet devi Tencent tarafından 2011’de satın alınan Riot Games ise 10. yılında yeni atılımlara hazırlanıyor: İlk müjde, LoL’ün 2020’de mobil cihazlara ve konsollara da gelecek olması. Fortnite, Hearthstone ve PUBG oyunları gibi, LoL de bu atılımı sonunda gerçekleştirerek, sadece PC’ye bağlı bir oyun olma handikapını geride bırakmaya kararlı. LoL dünyasında geçen animasyon dizisi Arcane, Legends of Runeterra adlı yeni bir dijital kart oyunu ve en nihayetinde LoL şampiyonlarını araziye sürecek FPS tarzı bir keskin nişancı oyunu ise diğer sürprizler. Ayın karanlık yüzü varolduğu sürece video game’ler de varolmaya ve yeri geldiğinde bizi içimizdeki psikopatla, yeri geldiğinde ise süper kahramanla tanıştırmaya devam edecek gibi görünüyor…
Ömer “Cognac” Ünsal ve Erdinç İyikul röportajlarının tamamını okumak için, isimlerine tıklayın.