TOP
Uruguay

Los Turcos II: Uruguay

Geçen yüzyılda Akdeniz havzasından kopup gelen Suriyeliler, Lübnanlılar ve diğer eski Osmanlı tebaasına Latin Amerika’da şaşırtıcı şekilde “Los Turcos” (Türkler) adı veriliyor. Son yıllarda ise onlara, kıtayı merak edip Türkiye’den yola çıkan yeni nesiller katılmaya başladı. Onlardan biri olan şef Nilüfer Yünlü, Uruguay’da yaşamı ve Türk mutfağı ile olan macerasını anlattı.

“Mümkün olduğunca aynı lezzeti yakalamaya çalışıyorum ama suyu, havası farklı ondan mıdır; Türkiye’de pişirdiğimle burada pişirdiğim asla aynı olmuyor!”

Mutfak serüvenin nasıl başladı?
Üniversiteyi bitirene kadar mutfakla fazla alakam yoktu. Sonra bir otelde çalışmaya başladım; organizasyon ve düğünlerden sorumluydum. Mutfak kısmı ikinci plandaydı. Sonra kızım Öykü doğduktan sonra evde denemelere başladım. Uruguay’a geldikten sonra da tamamen kendi çabalarımla yemek sektörüne girdim. Tabii bu süreçte yeni arkadaşlar edindim; çok fazla destek de aldım. Kanada’da yaşayan bir Türk şef, en ince detaylara kadar benimle mutfak sırlarını paylaştı. Normalde şefler kendilerine saklarlar!

Uruguay’a gelme seçimini ne belirledi?

Uruguay göçmen olarak gelmesi kolay ülkelerden biriydi ve göçmenlik prosedürleri için çok para harcamıyordunuz. En büyük motivasyon o oldu.

Uruguaylılar Türk yemeklerini sevdiler mi?
Türk yemekleriyle ilgili bildikleri dizilerde gördükleri masalardan ibaret. Bir de burada bir Ermeni nüfusu olduğu için yaprak sarması, baklava, lahmacun ve dönere aşinalar. “Shawarma” dedikleri döner bizimkine biraz benziyor ama lahmacunun hiç alakası yok. Daha çok Bursa’daki kalın etli ekmekler gibi. Burası her ne kadar küçük bir özgürlükler ülkesi olarak ünlense de (gay evlilikleri ve marihuana serbest), maalesef Uruguay sakinleri yemek konusunda çok açık fikirli değiller! Bugüne dek biraz daha üst tabaka davetlerde yemek pişirdiğim için, katılanlar genelde dünyayı görmüş ve yeniliklere açık kişilerdi. Bu davetlerde yemekler hep silip süpürüldü. Fakat bu geneli temsil etmiyor. Yaptığım ev yoğurdunu yiyemeyip tüküren şef biliyorum. Şaşırtıcı ama peynirli poğaça, börek, içli köfte gibi yemeklerimiz de burada çok tercih edilmiyor. Ama hünkarbeğendi yaptığımda tabaklar tertemiz geliyor!

YURT DIŞINDA ÖZLENEN TÜRK MUTFAĞI LEZZETLERİ

Türk mutfağı sahiden iddia edildiği kadar iyi mi?
Buraya geldikten sonra daha iyi anladım. Türk mutfağında o kadar çeşit var ki. Yaşadığım yabancı ülkeleri baz aldığımda (Fransa, İngiltere ve burası), Türk mutfağı gerçekten dünyada bir numara. Her şeyi uydurabiliyorsun, mesela bir vejetaryen menüsü için birçok alternatif çıkarabiliyorsun.

Bu güne dek ne gibi davetler için yemek yaptın?
Sinergia’da düzenlediğim Türk mutfağı workshop’u ve akşam yemeği harikaydı! Üç saatte o kadar çok şey yaptık ki! Altı çeşit meze, misket köftesi ve yanına koyu cacık, üstüne yaprak sarma, lavaş ve baklava yaptık! Sonunda Türk kahvesi yapmayı da öğrettim; bayağı eğlenceliydi. Bir de Hotel Alquimista’da 46 kişiye bir yemek düzenledim; İtalyan ve Kolombiya konsoloslarının da katıldığı bir davetti. İtalyan konsolosu, sütlü irmik tatlımızı özellikle tebrik etti, ki çok kolay ve hafif bir tatlıdır. Uruguay ufak bir ülke; istediğiniz herkesle kolayca tanışabiliyorsunuz. Bir seferinde buranın bir ilçe belediye başkanına yazdım, cevap alınca şaşırdım. Bir planla gidince sizi dinliyorlar. İspanyolcam iyi olsa, bir numara olurdum!

Uruguay’da bulmakta zorlandığın ve özlediğin malzemeler hangileri?
Çok var. Mesela bizim temel gıdamız salça yok; domates sosu var ama o da biraz şekerli. Biber salçası hiç yok zaten, ben kendim evde yaptım. Yoğurt genelde marketlerde şekerli olarak satılıyor ve kıvamını beğenmiyoruz; evde mayalıyoruz.

Yoğurt mayalama olayı sanki bütün yurt dışında yaşayan Türklerin ortak paydası!
Aynen! Türk kahvesi de yok ama onu bir şekilde hallettim. El Palacio del Cafe’de Ermeni kahvesi olarak çektiriyorum. Lor peyniri bulunabiliyor, ona tereyağı katıp bir beyaz peynire benzetmeye çalışıyorum. Alışkın olduğumuz siyah fermente çay yok. İyi zeytin yok. Yufka yok. Dolmalık biberler çok kalın ve büyük. Burada yaptığınız hiçbir dolma güzel olmuyor. Şarap ülkesi olmasına rağmen, asma yaprağı yok. Bir bağdan özel rica edip toplamanız lazım. Bulgur var, ama kilosu 300 Uruguay pesosu, yani 45 TL’ye denk geliyor. Onu alıp da kısır yapınca, “Vay be ne kısırmış!” diyorsun, yemeye korkuyorsun. Burada sıkıntısız yaptığım yemeklerden biri hünkarbeğendi. Patlıcan, süt, kaşar tazı peynir var. Son zamanlarda 10 gramlık koyu bir salça da ihraç etmeye başladılar, hünkarbeğendinin etini onunla pişiriyorum. Mümkün olduğunca aynı lezzeti yakalamaya çalışıyorum ama suyu, havası farklı ondan mıdır; Türkiye’de pişirdiğimle burada pişirdiğim asla aynı olmuyor!

Uruguay

“KÜLTÜR ŞOKU YAŞAMADIM”

Uruguay hakkında en sevdiğin şey ne? Veya alışamadığın, tuhaf bulduğun şey?
Bugüne kadar hiçbir yerde kültür şoku yaşamadım. Asya’ya gitmedim, çok çok farklı olduğu söyleniyor, ama bir Avrupa ülkesinde veya burada bir bunalım evresi yaşamadım hiç. Tabii özlüyorsun, arkanda anne baba olmuyor, yalnızsın, o ayrı. Uruguay’ın en sevdiğim özelliği ise pijamayla sokağa çıksan kimse bakmaz!

Yani insanlar çok gösteriş meraklısı değil…
Aslında bir parça öyleler. Mesela Starbucks ilk açıldığında iki-üç saat kuyruk bekleyenler olmuştu; Starbucks selfie’si için. Alışamadığım bir başka şey: Tembeller ve pratik zekaları olduğu pek söylenemez! Yurt dışına çıkan Türkler bunu hep derler.

Masanın altına gazete kağıdı kıvırıp koyan zekadan mı bahsediyorsun?
Biz farklıyız. Bizde o tip zekanın gelişmesi gerekiyor belki de; çünkü çok kişiyiz. Bu ülkede ise 3 milyon insan var. 1 milyonu çocuk ve yaşlı desek, geriye yarışacağın 2 milyon insan kalıyor. Türkiye’de ise nüfus 75 milyon, belki şimdi daha da fazla. Arada çok büyük fark var. Neticede Uruguaylılar çalışmayı sevmiyorlar; para olsun istiyorlar ama bizim gibi ev alayım hırsı içinde değiller. Doğrusu ülkenin geleceğini pek göremiyorum. Akıllılar ülkeden ayrılıyor. Yıllardır nüfus 3 milyon. Eksilenlerin yerini göçmenler alıyor; mesela Kuzey Amerika’dan çok gelip yerleşen var. Emekli maaşlarıyla burada rahat yaşıyorlar. Kanser, şeker gibi spesifik hastalığı olanlar da geliyor; tedavisi Amerika’da çok pahalıymış. Uruguay’ın sağlık sistemi Türkiye ile kıyaslanınca çok iyi değil ama yine de devlet güvencesinde. Beğendiğim özellik ise çocuklar ve köpekler için çok rahat bir ülke olması. Geçenlerde kızım Öykü ile otobüsteyiz (Öykü 8 yaşında). Hemen Öykü’ye yer verdiler. Gideceğimiz yere bir durak kala, Öykü’ye dedim ki “Yoruldum, hadi kalk biraz da ben oturayım.” Bana nasıl da kötü baktılar! Özetle çocuklara çok değer veriyorlar. Köpeğimiz de emekliliğini burada çok rahat geçiriyor…

İspanyolca öğrenmek zor mu?

İspanyolca’ya emek vermek istemiyorum 40’ımdan sonra. Yine de her işimi idare ediyorum; nasıl yapıyorsun dersen, bilmiyorum…

URUGUAY: ZENGİN TURİSTİN ARKA BAHÇESİ

Buraya turist olarak gelenlere tavsiyelerin var mı?
Colonia del Sacramento’ya gidebilirler. Bizim ülkeyle kıyaslamam gerekse (tabii kıyaslanamaz ama), Assos tarzı bir yer. Colonia ve Montevideo nehir ağzında. Okyanus ise Montevideo’nun kuzeydoğusunda, Piriapolis’ten sonra başlıyor. Burada 4,5 yıldır bir kere bile denize girmedim! Piriapolis’in kuzeyindeki Punta del Este ise daha çok Bodrum gibi, ciddi pahalı. 15 Aralık-1 Mart arasında fiyatlar üç-dört katına çıkıyor. Porschelar, Lamborginiler’den geçilmiyor o zaman sokaklarda. Arjantin’in epey zenginleri gidiyor.

Şimdi sırada ne var?

Buraya ilk geldiğimizde ufak bir Türk restoranı açmayı planlamıştık. Artık istemiyorum, çünkü açanlar iş yapmadı. Ben yine özel davetlerle devam etmek istiyorum. Bu arada çok yeni bir gelişme daha: Yakında Paraguay’ın başkenti Asuncion’da yaşamaya ve çalışmaya başlıyoruz. Hayat orada Uruguay’a kıyasla çok daha ucuz deniyor; neler olacak göreceğiz…

Nilüfer Yünlü’yü Instagram’da takip etmek için: @nils.comida.artesanaldeturquia

yorum (1)

Yorum yazın